Bodrum’u
“Gezipduru gari!
Dikkat dikkat bu bir deniz, güneş, tatil yazısı değildir! Dünyanın ve Türkiye’nin en gözde turizm merkezlerinden ve tatil bölgelerinden biri Bodrum! Yokuşbaşı Mahallesine geldiğinizde sizi karşılayan görkemli kalesi, nevi şahsına münhasır bembeyaz iki katlı evleri, begonvilleri; boyu boyunuza uygun, böceklenmesin diye yarısı bembeyaz kirece vurulmuş turunçgil ağaçları, yerle göğü birleştiren derin mavisiyle Bodrum anlatılmaz yaşanır!
Pek çok kişinin özellikle yaz döneminde gitmeyi yeğlediği Bodrum, son yıllarda deniz-güneş tatilcilerinin, kendini kızgın kumlardan serin sulara bırakmaya heveslilerin; takıp takıştırıp yeni nesil “beach”lerde ayağını suya bile sokmadan, tüm gün kendini müziğe ve dansa bırakanların mekanı gibi bir imaj kazanmış olsa da bunlarla sınırlı değil.
Geçmişten bu yana Bodrum müdavimi olanlar bilir, keyfe keyif katacak çok fazla unsuru var bu tatil cennetinin. Eşsiz doğası, kendine has özellikleri ve çarpıcı tarihiyle Bodrum herkesin gezip görmesi gereken bir bölge… Çok değil, bundan 20 sene önce köyden bozma bir tatil kasabası denilebilirdi Bodrum için. Etrafı bu kadar betonlaşmamıştı henüz, bu kadar çok tatil köyü, beach vs de yoktu. Bardakçı, Gümbet, Bitez ve Ortakent en güzel koylarıydı. Hala da öyleler… En güzel balık Gümüşlük’te, Tavşan Adası’na karşı batarken denize gümüşi ışıltılar bırakan güneşe karşı, deniz üstü masalarda yenirdi. Neyse ki bu da hala yerinde duruyor. Gümüşlük’teki alternatifler çoğaldı ama eski değerler de yerli yerinde… En güzel gün batımı Yalıkavak’ı bir kartpostal gibi tepeden gören tarihi yel değirmenlerinin arasından izleniyordu ki bunu da hala yapabiliyorsunuz. Bardakçı ile Gümbet’i ayıran tepedeki yel değirmenlerinden de Bodrum’u en güzel, en ışıltılı haliyle izleyebiliyorsunuz.
Bundan yaklaşık 30 sene öncesine kadar Bodrum’un geçim kaynaklarından biri “süngercilik”ti. Şimdi öyle süngercileri falan bulmak zor, o çok meşhur Barlar Sokağı da eski Barlar Sokağı değil artık. Yalnızca adı kaldı. Cem Yılmaz’ın 1998 yapımı Her Şey Çok Güzel Olacak filmindeki o bar da orada değil, örneğin. Çarşı Caddesi’ndeki barların yerini hediyelik eşyacılar, dövmeciler ve turizm acenteleri aldı. Eğlencenin merkezi ise Gümbet’e kaydı. Böylelikle artık insan trafiğini durma noktasına getiren bir Bodrum Çarşısı ritüeli de yaşanmıyor. Şimdilerde trafik daha çok Yokuşbaşı Mahallesi itibariyle yoğunlaşıyor. Özellikle de yaz döneminde Bodrum’a akın eden tatilciler, şehri araç trafiğine daha girişten itibaren tıkıyor. Yani öyle “Küçük yerde trafik ne arar canım?”, “Ohh be! 15 gün İstanbul trafiğinden kurtulacağız!” diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Zira, eskinin o naif köyden bozma Bodrum’unu arayanlar bir nebze haya kırıklığına uğrayabilir. Her yerde olduğu gibi Bodrum da dönüşümden nasibi aldı çünkü. Öte yandan, bugün hala hem tüm dünyanın gözde tatil beldelerinden biri hem de yerli turist için tatil denince sıralamanın başında geliyor.
İçindekiler
ToggleBalıkçının Bodrum’u!
“Yokuş başına geldiğinde Bodrum’u göreceksin, Sanma ki geldiğin gibi gideceksin, Senden öncekiler de böyleydiler, Akıllarını Bodrum’da bırakıp gittiler.” Bodrum denildiğinde sizin de aklınıza pek çok kişi gibi Cevat Şakir Kabaağaçlı geliyor mu? Nam-ı değer “Halikarnas Balıkçısı.” İşte bu dizeler de ona ait. Bugün Merkez Camii’nden başlayıp Marina’ya kadar uzanan Cevat Şakir Caddesi’ndeki palmiye ağaçları onun Bodrumlulara bıraktığı en önemli miras! Bodrum’u Bodrum yapan isimlerden biri Balıkçı! Kaç kişi sürgüne gittiği yeri cennete çevirir ki? Haydi, biraz Balıkçı’nın hikayesine bakalım! İşte kendi kaleminden Halikarnas Balıkçısı: “1980 yılında ada Türk iken Girit’te doğdum. Babam, Türkiye’nin Atina Sefiri oldu. Falerin’da ilk evi babam yaptırdı. Üç dört yaşındayken, küçük kardeşimle Parthenon’un mermerleri arasında oynardık. Bir gün kayıkta, kayıkçı deniz aynasını denize tuttu. Denizaltı alemini görünce, tokat yemiş gibi sarsıldım. Yazı öğrenmeden önce, sabahtan akşama kadar resim yapardım. Sonra Büyükada’da oturduk. Altı yaşında oradaki mahalle mektebinde okuma yazma öğrendim. 10 yaşında bir misyoner kuruluşu olan Robert Kolej’ e gönderildim. Sabah, öğlen, akşam ve yatmadan önce dua ediyorduk. Ben İsrail’in boyuna, Cerikaya, öteye beriye taşınan taşlardan bıktım. Kütüphanelerde, içleri hayat dolu kitaplar vardı. Okudum. Ama 700 öğrenci arasında o kitaplar bana yasak edildi. Elektrik feneri icat edilmişti. Gece yorganla battaniyeyi çadır yapar elektrik feneriyle, arkadaşlarıma aldırdığım kitapları okurdum. Çok yazardım İngilizce… Ama on üç yaşımdan sonra yazmadım. Çünkü Pazar günü kilisede okuduklarımı yazmamı istediler. Ben de, herif eşek arısı gibi vızıldarken, yanı başlarında uyuyan arkadaşların kulaklarına çöp soktuklarını ve başka realiteyi yazdım. Skandal oldu, paylandım, artık yazmadım. Kolej’ den sonra İngiltere’ye göndermek istiyorlardı. Porstmouth’ da ki mektebine gitmek istedim. Münasip görmediler. Oxford’a gönderdiler. İsteksiz gittim. En kolay konuyu seçtim, üç dört yıl öğrendim. Üç dört yıl da öğrendiğimi unutmak için sarf ettim. Ama kütüphanelerden, hem sonradan Londra Üniversitesi’nden istifa ettim. İlk dünya savaşında hastaydım. Savaş sonrası asker kaçaklarının kendileri gelip teslim oldukları halde yargılanmadan asıldıklarını yazdım. Ankara İstiklal Mahkemesi’nde, Bodrum’da üç yıl kalebentliğe mahkum ettiler. Asıl mimledikleri M. Zekeriyya’yı mahkum etmek istiyorlardı. Ama yazıda suç bulamazlarsa yazıyı basan da serbest kalacaktı. Bodrum’a vardığım zaman 34 yaşındaydım. Ondan önceki mektep hayatımın bende bıraktığı intiba şöyleydi. İstiklal Mahkemesi’nde mevkuf iken, bir gece rüyamda çocukluğumu, hala kolejde olduğumu görmüştüm. Uyanınca hapishanede olduğumu ve kolejde olmadığımı gördüm ve çıldırasıya sevindim. Bu hürriyetti bre!! Oysa kolejde Fikret’in oğlu Haluk da benimle aynı tabiydi. Halikarnas’ta, üç dört yaşındayken Faleron’ da gördüğümü ve kaybettiğimi buldum orada kaldım, yazdım; çiçek, ağaç ve yemiş yetiştirdim. Gece rüyamda kendimi savaşan bir general gibi görüyordum. Arkamda, yüz binlerce portakal ve grapa fruit ağaçları kökleri üzerine kalkmışlar, ilerliyoruz ve düşmanımız ölüme karşı vitamin ve ışık bombaları portakalları, greyfurtları, çiçekleri atıyoruz. Sonrası Halikarnas Balıkçı’sı. İşte o kadar!”St. Petersburg Şövalyelerinden bugüne
Yokuşbaşı Mahallesi’nden Bodrum’a giriş yaparken sizi, yüzyıllardır kente koruyuculuk yapan, görkemli ama bir o kadar estetik kalenin karşıladığını söylemiştik. Bodrum’un simgesi olarak kabul edilen kaleyi bu manzaradan çıkardığınız zaman sanki kent de cazibesini yitirecek gibi geliyor insana. Öyle mi olur bilinmez, ancak şu var ki, Bodrum’a gidildiyse o kale gezilmeden dönülmez! Orijinal adı, St. Peter Kalesi… St. Jean Şövalyeleri tarafından inşa edildiği bilinen Bodrum Kalesi’nin inşası yüz yıldan fazla sürmüş. Kale, 1406-1523 yılları arasında parça parça inşa edilmiş. Antik çağda bir ada olan ve bugün bir yarımada halindeki iki liman arasında bulunan kayalık bir zemin üzerine konumlanmış. Kalenin içinde Fransız, İtalyan, Alman, İngiliz ve Yılanlı kuleleri yer alıyor. Aralarındaki en yüksek olanı ise Fransız Kulesi… Duvarlarında 249 adet arma var; armaların üzerlerinde ise haç, aslan ve ejder figürleri yer alıyor. Kalede, içeride yer alan şapelin altı da dahil olmak üzere toplam 14 adet sarnıç bulunuyor. Kuşatma dönemlerinde su ihtiyacı bu sarnıçlardan karşılanıyormuş. Kalede su hendeği, asma köprü, kontrol kulesi gibi unsurların yanı sıra 2. Mahmut’un tuğrasını da görebilirsiniz. 1. kapısının iç kısmında bulunan üçlü arma grubunun ortasında 1512 -1513 yıllarında kale komutanlığı yapan Jacques Gatineau’nın arması var. Bu armaların altında Latince “İnanç, Katolik kilisesi adına burada Gatineau tarafından korunacaktır” yazıyor.Sualtı Arkeoloji Müzesi
Bodrum Kalesi’nin içinde yer alan Sualtı Arkeoloji Müzesi, dünyanın en önemli sualtı arkeoloji müzelerinden biri. Bünyesinde tam 14 adet sergi salonu var ve dünyanın en zengin Doğu Akdeniz amforaları koleksiyonu bulunuyor. Yassıada, Şeytan Deresi ve Serçe Limanı batıkları da Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. Müzede, Serçe Limanı Cam Batığı Salonu’nda sergilenen dünyanın en eski batık gemi kalıntısı da görülmeye değer… 1025 yılında batan bu tekneden tam 3 ton kırık ve sağlam cam çıkarılmış. Öte yandan, dünyanın en büyük İslam Cam Koleksiyonunu da Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nde görebilirsiniz.Halikarnas Mozolesi
Kraliçe Artemisia tarafından Karya Kralı Mausolos için yaptırılmış bir anıt mezar Halikarnas Mozolesi. Dünyanın 7 harikasından biri aynı zamanda. Kolonlarıyla Yunan, piramit şeklindeki çatısıyla da Mısır mimarisini birleştiren bir görünümü var. Bir deprem bölgesi olarak bugün hala tehdit altında Bodrumda, 15. Yüzyılda yaşanan büyük bir deprem sonucunda yıkılmış. Saint Jean şövalyeleri ise kente geldiklerinde yıkık buldukları Mozole’nin taşlarını kale yapımında kullanmışlar. Bugün bir açık hava müzesi olarak ziyaret edilebilen Halikarnas Mozolesi, Bodrum’un köklü tarihi açısından görülmesi gereken yerlerden biri…Yalıkavak Yel Değirmenleri
Bodrum Yarımadası’nın en popüler koylarından biri olan Yalıkavak’a, Ortakent üzerinden değil de Torba üzerinden gitmeyi tercih ederseniz Tarihi Yel Değirmenlerinden geçebilir ve eşsiz bir manzarayı ayaklarınızın altına serebilirsiniz. 8. yüzyılda inşa edilen ve 1970’li yıllara kadar kullanılan yel değirmenlerinin içine girilebiliyor. 1970’lerden itibaren işlevini motor gücüne bırakan yel değirmenleri o zamana kadar Bodrum ekonomisinde önemli bir yere sahipmiş.Antik Tiyatro
Bodrum kartpostallarında en iyi görseli veren yer olarak tercih edilen Antik Tiyatro, Klasik çağdaki Bodrum’dan günümüze ulaşabilen tek yapı. Göktepe’nin güney eteklerine konumlanan Antik Tiyatro, aynı zamanda Anadolu’nun en eski tiyatrolarından biri olma özelliğine sahip. Bugün, yapılan restorasyon çalışmalarıyla hem daha iyi korunan hem de pek çok konser, festival ve tiyatro etkinliğine ev sahipliği yapan Antik Tiyatro bünyesinde Dionysos uğruna kurbanların kesildiği bir sunak bulunuyor. Ayrıca bazı koltukların arasında delikler yer alıyor. Tiyatro tam tamına 13 bin kişi kapasiteli.Zeki Müren Sanat Galerisi
Türkiye’nin Sanat Güneşi Zeki Müren, Bodrum ile özdeşleşmiş isimlerden. Eski Bodrumlular bilir; o denize girmek için Bardakçı koyunu, içkisini yudumlamak için Meyhaneler Sokağını tercih eder, çarşı esnafıyla ahbaplık yapar ve bol bol da küfür ederdi. Ama eşsiz Türkçesi ve billur sesiyle Türk Sanat Müziği’nin en unutulmaz isimlerinden biri olarak ayrıldı aramızdan. Bodrumluların hiçbir zaman unutmayacağı Zeki Müren abilerinin anısına da evi Sanat Galerisi’ne dönüştürüldü. Zeki Müren’in Bodrum’daki evi, bugün Sanat Güneşi’ni yad etmek isteyenlerin akınına uğruyor.Gümüşlük Tavşan Adası
Bodrum’da yaşayabileceğiniz eşsiz deneyimlerden biri de Gümüşlük’teki Tavşan Adası’na gitmek. Zira Gümüşlük’ün birbirinden güzel iki sahilini adımlarınızla birleştirebiliyorsunuz. Tavşan Adası’na ulaşmak için yarı yıkık tarihi bir geçidin üzerinden geçmeniz gerekiyor. Bu tarihi geçit Helenistik dönemde Halikarnassos Kralı Mousolos’un emriyle inşa edilmiş. Bir rivayete göre Kral Mousolos ve sevgilisi Artemisia, Tavşan Adası’na gidip oradaki tavşanları besliyor ve eşsiz günbatımını izliyorlarmış. Adada hala tavşanlara rastlayabileceğiniz gibi yüzlerce yıllık tarihten süzülüp hikayesi bugüne kadar gelen romantik bir günbatımına da şahitlik edebiliyorsunuz.“Sonrası iyilik, güzellik…”
Bodrum’da yapılabilecek çok fazla şey var. Örneğin, hemen her koydan düzenlenen tekne turlarıyla Yarımada’nın çeşitli koylarına doğru mavi bir yolculuğa çıkabilir, her gün farklı bir yerde denizle kucaklaşabilirsiniz. Dalış tekneleriyle su altı zenginliklerini keşfe çıkabilirsiniz. Özellikle sörf tutkunları için biçilmiş kaftan olan Bitez’de rüzgar sörfü yapabilirsiniz. Yemek yemeye ve yeni lezzetler keşfetmeye meraklıysanız yol üstündeki yöresel restoranlarda Bodrum’a özgü otlarla hazırlanmış yemeklerin tadına bakabilirsiniz. Dünyaca ünlü gece hayatını ise Gümbet’te bol köpüklü partilerle yaşayabilirsiniz.Bu da Bonus olsun!
Bodrum’da en güzel dondurma Penguen’de yenir. Çok iddialı gelebilir ama Azmakbaşı’na konumlanan Penguen Pastanesi’nin, deniz kenarındaki masa ve sandalyelerinde Karaada’ya karşı limonlu dondurma yemeyi unutmayın! Penguen Pastanesi’nin, Bodrum’un kalan son simgelerinden biri olduğunu da belirtelim.
Bodrum Nerede, Hangi İle Bağlıdır?
Bodrum, Muğla iline bağlı popüler bir tatil ilçesidir.
Ege Bölgesi’nde, Yunan adalarına oldukça yakın konumda yer alır.
Bodrum’da Nereler Gezilmeli?
Bodrum Kalesi ve Sualtı Arkeoloji Müzesi
Antik Tiyatro ve Halikarnas Mozolesi
Barlar Sokağı ve Marina
Türkbükü, Yalıkavak, Gümüşlük gibi popüler koy ve semtler
Tekne turlarıyla Akvaryum Koyu, Orak Adası gibi yerler keşfedilebilir.
Bodrum’da Ne Alınır, Ne Yenir?
El yapımı sandaletler, Bodrum mandalinası, zeytinyağlı ürünler, yöresel sabunlar.
Deniz ürünleri, Ege mezeleri ve kabak çiçeği dolması mutlaka denenmeli.
0 Comment